Eskiden kendi ismiyle olan bloğunda haftanın özeti diye toplama yazılar yazardı. Onlardan birinde okumuştum diye hatırlıyorum. Ne kitabın ne de yazarın ismi aklımda değil. İstanbul'da geçen fantastik bir hikaye diye hatırlıyorum. Sanki tarih olarak da biraz 1800'ler gibiydi. Kitabı zamanında elime alıp kabına bakmışlığım da var ama nedense hiç ışık yanmıyor hatırlamak için. Normal baskısının yanı sıra atlas gibi, çizgi roman gibi illüstrasyonlarla desteklenen bir versiyonu da vardı.
Serdar beyin eski yazıları şimdi dunyahalleri.com isimli sitede fakat bulmaya kalktığınızda içlerinde kayboluyorsunuz, ben şimdilik sonuç alamadım. Google aramasında da zuhurat.net sitesinde 20 kitap tavsiyesi bulunuyor. Oraya baktım, aradığım kitap yok.
Çok farklı bir yerde farklı bir tavsiye isteğinde kitabın adını gördüm ve hatırladım. Sonra da araştırıp teyit ettim kendi kendime :)
Kitabın adı Puslu Kıtalar Atlası, yazarı, İhsan Oktay Anar. Ben zamanında şu blog yazısını okuyunca aklımda yer etmiş.
Kitabı yeni okudum ve yorumlamak istedim. Kitabı birçok ünlü isim öneriyor, hatta Issız Adam filminde de bahsi geçiyor. Kitabın ortalarına geldiğimde ben de çok sevmiştim ancak finali benim adıma rezaletti. Git gide işler tesadüflere bağlandı ve mantıklı bir sonuca ulaşmadık. Sadece yazar açısından mantıklı olduğu söylenebilir. Kısacası ben tavsiye etmiyorum. Abartılmış bir kitap. Yine de yazarın anlatımı ve karakterleri tanıtım biçimi çok hoşuma gitti. Geniş açıdan başlayıp içlere doğru gittikçe hikayedeki yerler oturuyor ve parçalar birleşiyor fakat maalesef tüm parçalar değil. O yüzden olsa gerek hikaye de çok sıradan ve benim adıma sinir bozucu şekilde son buluyor. İlk okul yıllarımda da buna benzer bir kitap okuyup sonra sinir olmuştum. Bak yine aklıma geldi, yine sinir oldum. Yazar bizle dalga geçiyor, başka bir şey değil.